Pazartesi, Ekim 15, 2007

ben istedim bir MİM, siz verdiniz iki MİM


saygıdeğerr, sevgi de değer okuyucuklarım,
effennim,
nicedir yazmıyordum çünkü boş boş yazmayı hiç sevmediiim gibi yazmam da... yani hem sevmem hem de yazmam.
uzuuun ve deriiin bir araştırma hayatına atıvermiştim kendimi... sizin, yani müthiş istilacı okuyucu kitlemin bilgi daarcıını genişletip, onları fikren, ruhen, bedenen yüceltiim diye...
tüm bu amaçlı ve gerekli çabalamalarımın arasında, başdanışmanım, sevgili edi.ben "dank" die beni yine MİMleyivermiş
bu durumda ben de onun hevesini kursaanda bırakmamak adına, kendimi ifade eden bişiiler döktürmeye karar verdim. aslında tam bir edebii eser üretmek olmadıından amacım, üstünkörü yazıcam kusuruma bakmayın.
kafiye ve hece uyumlarım konusunda da bi söz veremem amma sonuçta bu benim, yani yüce dehanız GÜLFİDANınızın eseri olcek...
akabinde kendimi yeniden bilimin kucaana atacağımdan sizleri şimdiden sıkıca kucaklar ve dahi her bir yerlerinizden öperim effennimmm.
BEN
bilim gel dedi gittim
ilim ol dedi oldum
aklım yürü dedi koştum
ama hala az'ım hala yetersiz.
oku oku yok ki bunun sonu
deştikçe en derine
derinin de var derini
Leonardo durdu muydu
keşfettiğinde evrenin merkezini?
gittim
oldum
koştum
Goethe'nin son sözü neydi?
"ışık daha çok ışık" dediydi.
nerde ışık,
ben onunla barışık...
işte ben buyum
bu kadar net
ve bi' o kadar da karışık...

Çarşamba, Ağustos 15, 2007

MİM pandoMİM :P



sevgili saygılı kaygılı baygılı hedef kitlem,hepinizi bu gözelll ağustos sabaanda mıncıklıyarak öpüyorum effennim...effennim yüce insan, aziz ve sadık dostum edi.ben, bu blog aleminin eğlenceli yönü olan minik oyunlar şeetme şeyine beni de "mim"leyerek katakoymuş. muhakkak ki ne vardır benim de beyaz, gri hatta kara yalanlarım. o zeman heman başlayalım itiraf şeyimize dii mi effennim?

* aybike, hani sana o giydiin gece elbisesi pek yakışmış dediydim ya, aslında yağların her bi yerinden pörtlemişti ama istedim ki olcay seni ööle görüp, benim bu eşsiz fiziimin kimyamın hatta biyolojimin farkını şeetsin.

*dudaklarım, göğüslerim, kalçalarım ve diz kapaklarım silikon sevgili kitlem. size bunu itiraf ediyorum amma bizzat ben sıktım silikonlarımı içime. pompaynan enjekte ettim. bu nedennen sağ göösüm 98,5 sol göösüm 80 oldu ama ikisi de gayet dik ve gayet diri çok şükür

*golf oynarkene hile yaptım kabul ediyorum. "aa uçandaire" diyerekten dikkatinizi havaya şeettiim sırada topu deliğe sokmakla meşguldüm.

*harry potter'de uyuduum da dooru evet, sinemada duyduğunuz horultu filmden etkilendiim içün çıkardıım efektler diildi.

*ağda konusunda da yalan sööledim. canım ööle tatlı ki burnum dahil hiç bi yerimden kıl aldıramam. traş etmekten kaktüse döndüm. geçen sefişirkene effennim üzerinize afiyet, kısa tüylerimi alacak bir jilat bulamadıımdan partnerimi kan revan içinde bırakmak zorunda kaldım.

*sefişmek dedim de... sevgilime bi itiraf, orgazm taklidi yapıorum... filmlerden öörendim ööle bööürmesini...

*yalan söölemeyi hiç sevmem, diyişim de yalan sevgili okuyucuklarım. bayılırım sallamaya.

ay yazsam daa neler çıkacak da yeter gayriii... foyalarımı şeetmiim daa fazla. MiMiklerime burda son verirkene hepinizi en mimlenesi yerlerinizden öpüyor ve sıradaki mimlenesiceleri açıklıyorum. Nakhar (ki mimlenmiştir ama olsun ben de mimliim) Friedrich (he he okumaktan pek zevk duyduum entellektüel bi blog sahibi) edi.ben (kendi düşen aalamaz kuzum) Diagonel ( ay ona kıyamam ben, "sen yazmasan da olur şeker :-*") gaykedi ( o zati ilk yazmıştır, daha güncel bi blog tanımıyom. tebrikler effennim)

GÜLFİDANınız

Pazartesi, Temmuz 30, 2007

kelime daarcıınızın genişletilmesi içündür...



Canım, pek sevdiğim, en bi' pek değer verip saydığım, saydıkça da sayılarının arttığını fark eylediğim en bi' mükemmel okuyucu kitlem, merhabayınız effennim!!!

Effennim bugün sizlere yine az bişiii, dilimin döndüğünce, beyin kıvrımlarımın el verdiğince, parmaklarımın klavye tuşlarını hissettiğince yepyeni tazecek bilgiler sunıciiiim canımcımlarım.

Şööle ki ne; "Felsefe". Effennim zırt pırt kullanılakoyduğumuz bu kelime nedir, ve dahi ne anlama tekabül etmektedir? Anlamsal içeriği nassı bişiiidir? Di mi effennim? Bunlara biraz açıklık şeedip ufkunuzun açısını 180 derecelere doooru çıkartabilme eğilimi göstericem naçizane aydın bir insan ve ufku 360 derecelik bir açıynan görebilen bir şahsiyet olaraktan effennim.

Effennim,felsefe sözcüğü ilk kez Antika Ege'de Samos'lu matematikçi düşünür-taşınır, Pythagoras (Pisagor İ.Ö. 6.yy) tarafından şeedilmiştir. Pythagoras; dost ve bilgi anlamlarındaki filos ve sofia sözcüklerini yan yana getirerek kendisini ifade etmiştir. Çünkii ona göre eksiksiz bilgelik (sofia-sophia) ancak tanrılara yakışır. İnsan ise sofia'nın yalnızcana dostu olabilir. Yani felsefe, bilginin dostu, arkadaşı,kankardeşi anlamı taşımaktadır.
İ.Ö. 4. yüzyılda diger bir yüce insan Atina'lı düşünür Platon bilgiyi doxa ve sofia olarak ikiye ayırdıktan soora (ikiye ayırma olumsuz anlamında şeedilmemiştir effennim, ööle bacaklarından tutup da ayırma diil) bu bilgilerin ardına düşen farklı iki anlayışta insan yani "homo sapiens" tanımı yapar. Hıh işte bu da; dünyanın aldatıcı bilgileri peşinde koşan filodox ve gerçek bilgiyi arayan filozof...
Platon'un bu tanımı pek bi' yaygın kabul görür. Ortaçağa, öğrencisi Aristoteles ile birlikte damgasını "dang" diye vuran Platon'un görüşleri; islam kültüründe de pek bi' şey olunur effennim. Hatta adı Eflatun'a bile çıkar. Sufi, sofu ve feylesof sözcükleri işte effennim günümüzde filozof (felsefeynen ilgilenen işi gücü felsefe yapmak olan şahsiyet) içün kullanılmaktadır.

yine önem teşkil eden bir mevzuuda sizlerin kafalarındaki soru işaretlerinizi noktaya dönüştürmüş olmanın huzuruynan huzurlarınızdan huzurlu huzurlu ayrılmadan evvel her birinizi ayrı ayrı ve tek tek beyin kıvrımlarınız ve snaptik bağlarınızdan öpüyorum effennim...

esen kalın, esmeyen ince ( sevindiinizi görür gibiyim bu pek bi' alaka görmüş olan entellektüel espirim karşısında)

GÜLFİDANınız

Perşembe, Temmuz 26, 2007

yordum yordum tebi de azcık yoruldum doğal olaraktan...


pek sayın entellektuelite dağarcıklarım,
effennim beni bilirsiniz, ööle bilim dışı şeylerle hiiiç ilgilenmem. hatta bilim dahilinde olmasına raaamen açıklanamamış hipotezler bilem ilgimi zerre çekmez. amma ve lakin konu şudur ki; ne kadar inkar etsem de doğa bana her yönden bi' ayrıcalık sunmuş işte okuyucuklarım... metafizik dahil her bilgi, dağarcığıma kök salmış doğar dooomaz ben.
bu nedenlen yoğun talepleri kıramadım ve sevgili okuyucu kitlemin bir adetinin bana yollayıp, azimle "nooolur ocaaana düştüm Gülfidan abla noolur yorumla şu rüyaamı, ay pek merak ettim, kafayı yiicem" sözlerini yanıtsız bırakmaya gönlüm ve dahi hiç bi' organım raazı olmamıştır effennim...
öncelikle güzel kızım, mektubunu yayınlıciiim ama fakat lakin o "kafayı yemek" tabiri anlamsız ve anlamsız olduu kadar da bilim dünyasının etiiiine uygun olmıyan bir fiil gurubudur. istirham ederim bir daha kullanma...
neyse gelelim önce sevgili okuyucumun gönderdiii mektuba ve rüyasına...
sevgili Gülfidan abla,
rüyamda elimde merdane öööle hamur açıp duruyorum ama ne hikmetse açtııım hamurun her yeri delik deşik oluyor. annem gelio yanıma ve bana "bi' hamur bile açamıon tüüü sana bi' de telli babaya gidip o kadar otobüs parası verip sana koca adadık, boooşaaaa tüüü" dio.
ben aaalıyorum tebi. yüzüm gözüm un içinde. tam o sırada kapı çalınıyo... bi bakıyoruz kapı yok. "aaa kim çaldı derkene, elinde kapıynan bi' pirens giryo içeri ve dio ki "şu elimde gördüüün anahtarı yüzlerce kapıda denedim, ancak bu sizin kapınıza uydu... zeusun izni apollonun kavliynen kızınızı babama istiyorum" dio. o sırada saatin sesine uyanıyorum...
sevgili kızceeezım,
bi' kere rüyada hamurla haşır neşir olmak köklü değişikliklerin göründüüne işarettir. şööle ki... başaktan una undan hamura olan değişimin kimyası malum. heh aynen o tarz bişiiiler olcek hayatında. merdane senin elinde, demek ki sen kurucan hayatını, kendin yane... ananı babanı takmiiican gibi. hamurun delik deşik olması, biraz zorluklarnan karşılaşcaaan anlamına gelir.
annenin sözleri yavrum şöööle, yane aslında pisikolojik olarak yorum getircek olursam, real hayatta (yani essahta) sen, annen yüzünden kendine güvenini şeetmişsin güzel yavrum... o neder diye diye heeç bi işe yeltenemiyosun şimdilik.
telli baba, tüm gün "yeni türkü" dinlemenin bir sonucu olsa gerek zannımca, telli turnadan çaarışım olabilir die düşünüyorum zira başka bişiii bulamadım bu zengin ve engin ilmii kaynağımda.
pirensin seni babasına istemesi, gözünün çok fazla yukarılarda olduunun bir sonucudur sevgili evladım. ve ayrıyeten işin içine zeusun falan girmesi de seninn gözünün ve gönülünün bir yunanlıda olabileceeene ya da yabancı damat dizisinden pek bi fezla etkilenmiş olabilceeeene bir imaredir.
kapının çalınmasına gelince sevgili okur yazar kızım, o da anal bölgenizin bi' süreliğine üzerinize örttüünüz örtünün kapsama alanı dışına çıktııını gösteriyoo.
işte her telden her dilden anlayan, on parmaaanda 50 maarifet olan (ki parmak başına 5 maarifet düşüyoo) ben denizin rüya yorumunun da finaline intikal etmiş bulunmaktayız...
umarım siz diiger okuyucuklarım da işlerine yarayabilecek anlamlara ulaşma şansına şeetmişlersinizdirler...
yazıma son verirkene hepinizi astral astral öpüyor RAM uykularınızın bol olmasını diliyorum effennim...
şen kalın
GÜLFİDANınız

Çarşamba, Temmuz 25, 2007

dünyanın sonu "karadelik miii beyaz cüce mii?" öğrenemeden biz zati yok ediyoruz ne acı ki :(


Selamlar, saygılar pek bi' en değerli okur- yazar kitlem.
dün dedim daha sık sizlerlen olcem, bugün başladım bile işte görüldüü üzre.
effennim, pek tebiidir ki ne pek çok bi' fazla mevzuu var sizinle komunike halinde olup, benden size sizden bana aktarılması gereken. Çok ama çok konu var güncel fekat zati bunlar her bir yerde her dakka konuşulageldiinden ben şincilik yorum yapma tenezzülü göstermiyorum sevgili okuyucuklarım.
Ben burda bambaşka bir diyara götürüp sizleri, ufkunuzu apayrı bi' yönde genişetmekle yükümledim kendimi.
dünyamızın sonuna dair effennim!!!
bilim adamlarımızın çoğunun tartıştığı önemli bir konu bu ki yaklaşık olarak maksimum (yane en çoğundan) 5 milyon yıl ömür biçiliooo gezegenimize ki ve de ki bu da bize "amaaaan daha çok var bana denk gelmez nasılsa" dedirtcek gibi görünse de aslında mikroskobik bir zaman dilimidir evren içün...
Ha en bi fazla tartışılan konu da dünyamızın sonu "kara delik" miiiiii yoksam "beyaz cücemiiii" dir ki beyaz cüce diyenlerin daha aaarlıkta olduuunu biliyoruz zati.
Beyaz cüce nedir karadelik nedir... Benim gibin kozmoloji hastası olanlarınız eminim ki biliyorlardır bunların tanımlarını amma tebi herkesleri düşünerekten basit bir dille anlatıciiim.
Yıldızların ömürleri tükendiği effennim, hakkın rahmetine kavuşma günlerinin gelip gelmediii, içlerinde bulunmakta olan kütlelerine göre tespit edilir. Kütlesi Güneşinkinden effennim yaklaşık 1,5 katından aşağı olan yıldızlar, yapılarında bulunan hidrojeni önce bi güzel helyuma soora da helyumun tamamını karbon ve oksijene çevirerek yakıverirler. Artık yıldızın tüm enerjisi bitmiş, tükenmiş öööleee şeey olmuştur effennim. ve garibim yıldız artık beyaz cüce haline gelmiştir. ve effennim bu beyaz cüceler oluşurkene, atomlar öyle büyük kuvvetlerle sıkışırlar ki ne, çekirdeğin etrafında dolanan o miniminnacık elektronlar effenim çekirdeklerinden ayrılıverirler. Yıldız dünyamızın boyutlarına değin küçüldüğünde, elektronlar uygulanan yüksek basınca karşı koyarlar direnirler tüm güçleriynen ve yıldızın artık daha çok büzüşmesini önlerler.
İşte effennim, bizim canııım gezegenimizin sonu da ne acıdır ki ne bööle olcaktır ve fakat kara delik olmasından daha bi hayırlıdır de mi effennim?
Bildiiiniz üzre karadeliklerin o yüce o dayanılmaz çekim gücü kendi ışığını dahi çektiinden onları görmemiz bile impelsible (imkansız yane) ışık olmassa nassı görcez bir cismi de mi effennim? Ha bunlar da her maddeyi hatta ışığı dahi yuttuklarından hatta hatta kendi ışıklarını bilem, bööle kapkaralar ve gözlenmeleri imkansız derecede zordur ki sağolsun biraz da Einstein'ın sayesinde ne idüğü azcık belirli bir hale gelmiş ve zaman ilerledikçe pınçık çınçık çözülmüşlerdir...
yani diiiceeem odur ki, dünyamızı bekleyen akıbet, beyaz cüce olmaktır...
bizse onu bu yüce kozmolojik olaydan bile mahrum etmeye çabalayarak vaktinden evvel yok etmeğe uuraşmaktayız ki vebali çoook böyük olcaktır inanınız bana effennim.
bir acı tatlı yazımın daaa sonuna intikal ettim sevgili kitlem, hepinizi süper novalarınızdan öpüyor ve uzuuun yıllar dünyayla beraber dönmeeğe davet ediyorum...
esen kalın (esmeyen ince) (bu espirim pek uzadı farkındayım ama aldııım pozitif fiit bekler nedeniylen sık sık yineliyorum affınızı şeederek okuyucuklarım)
GÜLFİDANınız

veni yeniden vici sizleriiiiiiii



sayın sayılan sevilen sevişgen hedef kitlem...

nicedir yazmadım ve dahi nicedir noksandım. farkındayım zaar amma ne var ki boş boş yazmak neye yarar? bıraktım bir süre beynimi şööööle bi dinlendirdim. sonra kendime yeni ve daha bi ciddi bi imaj şeettim... rujumu sürdüm kurdaalemi taktım, size olan saygımdan şekle şemale girdim... kendimi besledim. ruhumu temizledim. arım arım aarındım. nirvanaya ve dahi fenafillah mertebelerine eriştim. bundan böööle yazacaklarımla sizlere en bi' ve her bi' hususlarda ve konularda fazla fazla yeter de artar olacağım effennim. konular birikti tebi. anlayışınıza sıınıyorum. biliminden siyasetine çooook şey deeeiştii ben yokkene. amma ve lakin yakıınen takibi ihmal etmeyip her konuda malumatlandım ve malumatlarımı sizlere fışkırtmaya hazır haldeyim okuyucuklarım.

şimdilik bana müsaade. konularımı bi' sıraya sokayım. sonrasında son sürat bilgilendiriiciiim daaarcıklarınızı...

sevgiyle ve hoşçakalın. hatta hoşça değil bizzat "hoş" kalın. niye -ça olasınız ki? de mi ama gönlümün işgalci kitlesi... görüşmek yazışmak okuşmak üzre... HOŞkalın (HAŞince) (yine o müthiş espiritüel kimliiimi kattım araya ki bu yönümden de taviz vermediimi bilesiniz)

GÜLFİDANınınız

Çarşamba, Mart 28, 2007

canım "türkçem" sen korkma... ben varım, biz varız!!!




selamlarım, en bolundan, en sıcağından sizlere olsun değerli okur kitlem...

özlediniz biliyorum amma siz de şunu bilin ki bi o kadar da özlendiniz effennim.

canımımlarım, sizleri daha fezla merak içinde bırakmadan pek çabucak konuma geçmek istiyorum effennim.

bugün ki pek bi' merak edilmiş olan ve bana soru olarak yöneltilip cevabı sabırsızlıkla bekleniyor olan konu, türkçemizdeki bir, aslında iki, aslında türkçemizde olup da türkçe olmayan kelimelerle ilgili effennim.

şudur kine "katil" ve "kaatil"(effenim uzatmayı mecburen iki a ilen verdim, affınızı şeederim)

şimcik effennim spiikerlerimizden de duyuyoruz ki bazıları bazen kaatil ve bazıları bazen katil diyorlar. yani kimi zeman "a" uzun, kimi zeman kısacık oluyo effenim. ve sizler diosunuz ki "hangisi dooru gülfidan aydınım?" haklı olaraktan...

effennim şudur ki, ikisi de doorudur.

biri ki kısa olanı bi eylemdir... katletme eylemi... henüz suçu kesin olmayan bi zanlıdan bahsedilir genelde. şööle ki "katil zanlısı" heh burada kısacıktır o "a" harfi effennim. amma suçu netleşmiş ve katledenin kişiliği belirlenmiş ve emin olunmuşsa artık eylem yerine isimleşmiş halini kullanabiliriz ki şööle "o adam bir ka(a)til, o öldürdü" gibin

yani kısa olan eylem, uzun a'lı olanı da isimdir effennim.

bi kaç örnekle şeediim iiicene...

diyelim ki arkadaşlarınızla bööle güzel güzel evinizde oturuyor, keyifli bişiler yapıyorsunuz. tam o arada açık camdan içeri kocaman bir sivri sinek teşrif etti. hatta ANOFEL olsun (daha heyecan versin örneeemiz) şimcik siz ve dahi arkadaşlarınız saldırdınız sineeee

her biriniz vurdunuz garibime. misalen sizler: Ahmet, Mehmet, Murat ve Hakan olunuz. ve sonunda sinek öldü. ama kimin darbesiylen öldü henüz bilinmio. hepiniz yani; Ahmet katil (a kıpkısa) zanlısı, Mehmet katil zanlısı, Murat katil zanlısı, Hakan katil zanlısı oluyorsunuz. ancak sineee yapılan otopsiden alınan dna.lar neticesiylen öldürücüyü darbeyi Murat'ın yaptııı belirlendi. hıh işte o vakit Murat artık "katil"dir(a uzun)

dilerim ki konu hakkında hiç bir soru işaretiniz veya başka bi noktalama işaretiniz kalmamıştır kafanızda ve yahut diger organlarınızda sepsevdiiim okuyucuklarım.

bi deha ötesi yazıma daha son verirkene, sizleri, en kat'lsiz günlere kavuşmanızı dileyerek, uzun a'lı ve kısa a'lı öpüyorum effennim.

esen kalın, esmeyen ince (kusurumu af buyrum amma ve lakin ben bu espiritül kişiliiimsiz var olamam effennim)

GÜLFİDANınız

Pazartesi, Mart 19, 2007

realiter saçmalama


ultra mega, olağan üstü okur yazar kitlemmm
merhabayın!
hem de en "mer"inden en"derinden" merem merem merhabayınnn...
effennim ne muazzam bi durumdur ki ben burda siz ordaykene böööle güzel bi iletişimi iletebiliyoruz birbirimize. ne kadar iletken ve ne kadar iletilkeniz diil mi entellektüelite daarcıklarım.
ben deniz gülfidan nicedir düşünür dururum. aslında bazen düşünür durmam. bazen de düşünmez dururum. hatta hiç düşünmeyip durmadıım anlar da mevcuttur kanımca.
düşünüp durduum zemanlarda düşündüklerim odurlar ki; nasıl bi varlıız biz? di mi ama?
yiyip- içip dışkılamanın ötesine geçmişiz. ötede ve berideyiz. her bi halta sahibiz. ve sahibiyetimizle müttefikiz.
dişiyiz... erkeeiiz. severiz, özleriz, uuraşır didinir bi şeyleri başarmaaa gayret gösteririz.
para kazanır, kazandıımız parayı yeriz. sınavlara girer sınanırız. sınavlardan çıkar dövünür, girebilecek yeni sınavlar ararız. aranırız.
coşar coşturur, güler güldürür, ağlar ağlatırız...
birbirimizi anlar hatta anlamayız da. ne büyüküz ne büyüüük. ne yüce...
inanırız, inanmayız... kasılırız, azarız. üreriz, azalırız. cinsel fantaziler kurar, uygularız... inleriz... müzik çalar, dinleriz. şarkı yapar sööleriz. dans bile eder tepiniriz. taranır, süslenir, gezeriz. hiç bi halt yapmadan oturur, uzanırız. esneriz... hapşururuz. öksürür, tıksırırız.
akla hayale geldik gelmedik her moku yapabiliriz yani.
amma ne gariptir ki tüm bunları yapıp yapıp yok olur gideriz...
rüyamı yaşadıklarımız, biz mi rüyayız... düşünür düşünür bi sonuca ulaşamayız amma düşünmeeee de devam ederiz...
yani anliicanız, diiicem odur ki; s..r edin herşeyi. yapabildiiniz bunca şeyin arasından en mutlu olduklarınızı seçip tadına varınız. benden size tavsiye. ya yapınız ya da yapamadan göçüp gidiniz. siz seçiniz...
felsefik realist yazıma nokta koyarkene, hepinizi bu konu ile yatıp, bu konu ile kalkmaaa davet eder, gül yüzünüzden, pamuk yanaklarınızdan, pembe dudaklarınızdan pesimist pesimist öperim...
şen kalın, şen yatıp şen kalkın. şen-er şen'liklerrr (pesimist günümün pesimist ruh haline uygun moktan bi komikliiie sahip ince gibi duran ama hiç bi halta benzemeyen müthiş istilaacı espirim, sizlerde hafif bi tebessümümtrak uyandırabildiyse ne mutlu bana)
GÜLFİDANınız...

Pazartesi, Şubat 05, 2007

öss'ye gireceklere pisikolojik destek...


saygın, sevgin, girgin ve çıkkın okur kitlem...
ayrılıımız pek bi uzun sürdü bu sefer.
çünki zor zar ve güç bir dönemeçten şeeetim. ve yazarlığımın ve dahi araştırmacılıımın zirvesinde iken bu araya mecbur kıldım kendimi.
biraz nadasa bıraktım, havalandırdım kendimi ve toprağımı yani yüce zengin bilgi daaarcııımı yineledim havalandırdım, çapaladım, kabarttım, gübreler ilen besledim effenim.
canımlarım,
ben sizlerden uzak iken pek çok konu oldu zannımca zihinlerinizi meşgul eden.
gerek politik gerek sanatik gerek güncel hayatik pek çok olay vukuu buldu. ve ben elimden geldiince yetişmeye gayret edicem her birini sizlere açıklayabilmek içün saygıdeğer kitlem.
bugünlük effennim, bahsi geçecek olan konu "öss kaygısı" kaygusuz abdal diiliz ki di mi efennim? ehe ehe heh... (mizah yoluylan kültürel gönderdim göndermemi)
evet
bu nicedir yavrularımızı ve dahi ana-babalarımızı mahv-ı perişan eylemiş amma ve lakin bi çözüme ulaşamamış bir konudur.
effennim öncelikle öss ilen yaşamaya alışmak lazımdır. çünki bu nüfus ve bu üniversite sayısı ve tabidir ki bilim insanı sayısı ile imkansız bişeydir bu durumu aşmak.
o zaman biz de bu acı gerçeklen yaşamaya alışıcaaz...
önlemlerimizi alıcaaaz.
sinmiiicez. savaşıcaaz. seçenekler vız gelip trıs gidecekler.
taaa ilkokul birinci sınıftan başlayan ve en integraline en türevine doooru giden sorular yelpazesinde kendimize en uygun yeri bulup orada yelleniceez.
yani yelpazeylen beraber şeeediceeez.
o açıldıkça biz, biz açıldıkça o açılacak.
asla ama asla bitmeyeceğiz... bizden sonra da nasılsa yerimize gelecekler olacaktır. ve bizlerrrr bizden öncekiler gibin savaşıp bu uğurda düşmanı sindireceğiz.
düşmanı, yani seçeneklerden yanlış olan o dört seçeneği...
hani dört tanesi bir araya gelip, canımızla kanımızla cevapladığımız doğruları alıp götürüyorlar ya, işte o düşmanları.
çift bilinmeyenli denklemlerin bilinmeyenlerini önce tek'leyip soora yok ediiiicez.
artılarlan eksiler birbirlerini götürdüklerinde kalan sonuç, istediiimiz üniversitenin istediiimiz bölümü olcek.
ne inebahtılar, ne coğrafi, siyasi, fiziki haritalar, ne mendel kanunları, ne de algıda seçicilik ilkeleri...
hiç biri ama hiç biri içimizdeki bu güce, bu hırsa karşı koyamiiiicek össs.lerim (öğrenci seçme sınavı savaşçılarım). sizleri seçen bu sınavda, seçilen diil asıl seçen taraf olun.
seçin seçin ve dahi seçim seçim seçinnnn
şıkları seçin
üniversiteleri seçin
bölümleri seçin
ama seçen siz olunnn effennim
pes etmeyiiiin
yaparsınız ve dahi edersiniz yeter ki inancınız olsun effenim
yapıp edenlerin kulakları üç adet, gözleri beş adet diil.
yahut da sizden fazla bi organları yok effenim yok
siz de yaparsınız ve yapınız yavrularım yapınız kiii ilerde edebiyat bitirip, bankacı, öğretmenlik okuyup, taxi şöförü olabilesinizzzz
hadi sizi değişik şıklar ilen öpüyor ve yanlışlarınızın hiç bir halükarda dooorularınızı götürmemelerini diliyorum efenim...
GÜLFİDANınız