Pazartesi, Kasım 20, 2006

tekerleme tekerlememe, teker ya da diil işte...

pek saygın pek kaygın ( sayılan=saygın, kaygılanılan= kaygın. kayılan diil "kaygılanılan")
okur kitlem...
efennim bi muazzam üstü, harika ötesi, pek bi gerekli köşemin daha başındayız işte.
evvela sizlere af recalarımı tekrar fışkırtır ve elimden geldiince daha bi pek sık sizlerlen olmaya çalışacaama gayret göstericem efennim.
bugünkü bahsimiz efennim "diksiyon" "fonetik". pek bi muhterem kitlem, bilceeniz üzre bu çok gerekli ve acilen düzeltilip bi şekle şemale sokulması gereken bi konudur. bildiiniz ve gördüünüz üzre ben bizzat kendi adıma en dikkat ettiğim konudur bu "güzel ve doğru konuşabilme" konusu. "rethorik" yani. bunu saalayabilmenin de pek bi dooru yolu iyi bir diksiyon ve fonetik bilgisinden geçer efennim.
güzel ve dooru konuşabilme olayı, sizlere her kapıyı efennim açar. yüceltir sizleri. sizleri dah bi muhteşem kılar. saygın kılar. kitleleri size hayran bıraktırır. ii bi gelecek, ii bi herşey verir efennim. şimcik bu kadar önemli olduğunu anlattıktan sonra efennim, sizlere artıkın anlatiim ki, bu güzel konuşmayı nasıl yapacaksınız, di mi efennim.
efennim şööle ki; ağzınıza bi kalem ve yahut da ne biliim ona benzer bi cismi alınız! ve sizler içün şimcik buraya yazacaam tekerlemeleri her gün mutlak surette çalışınız efennim.

1- dal sarkar kartal karkar kakar sakar dal katar. (dal sarkar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar diil efennim onu her bi herkes biliyoo)
2- şu duvarı badanamalamalılı mı badanlamamlımılı?
3- kırk küp kırkınnında kulbu kırık küp
4- bu bahçe bhska bahşe şu bahşe baçka başe o bahçe baçka bahçe
5- şu köse yaz köşeşi şu köşe kış köşeşi ortada şu siseşi
6- şu yourdu sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasasak
7- şemsi paşa paşaşzında şeşi büzüşeciler (şemsi paşa pasajında sesi büzüşesiceler'le dönüşümlü çalışınız efennim)

bu hafta bunları çalşadurun efennim sizlere daa nice ödevlerim olicek. ta ki türkçemizi daa bi güzel ve anlaşılır kullanana değin.
şimdilik bu kadar değerli okuyucularım tekrar okuşmak dileklerimle hepinizi bol büzüşük bol kulplu öpüyor, esen kalın, diyorum efennim.
GÜLFİDANınız








Perşembe, Kasım 16, 2006

bilgilendirme ötesi sohbet


sayın sayılan okur-yazar kitlem
efennim yine pek bi önem teşkil eden mevzuularlan sizinle şeedicez bu vakit.
düşünür-okurlarım, düşünün bi, insan denilen varlıklarız di mi efennim? niçün varız? niçün yaşıyoruz? ve yahuttan niçün ölüyoruz efennim di mi?
var olan ilk düşünürlerlen -ki bunlar harbi düşünmüşler efennim, sorulmuş bu sorular. hatta tüm bilimlerin anası- babası sayılan "felsefe" (phylosophi) bilimi bööle pırtlak vermiş efennim. sormuşlar evvelea "insan neden var?" hıh, işte bu cevabı arayaraktan gelmişiz bu günlere, yıl olmuş nerdeyse 2007 halaa bi cevap yok efennim. bi gurup insan bunu inançlarla açıklamak istemiş diğer bir gurup ise bilimsel tesbitler yapmış ama hep "insan nasıl var olduu" ile ilgili şeetmişler efennim. hiçbiri "neden" sorusuna bi izzahat getirememiş.
çünki zor bi cevaptır efennim, takdir buyurcaanız gibi. pek bi zor hem de. pek bi gereksiz bi de. efennim, varız işte di mi ama? yaşıyoruz çok şükür. ööle, nedenlerle niçinlerle vakit kaybetmenin yerine daha bi verim sunabileceemiz bişiler şeetsek di mi efennim? yani hani ne biliim, "neden varız"dan ziyade "varız amma ne işe ve nasıl yararız?" gibi daha bi anlam, daha bi önem şeeden sorular sorup da cevap arasak di mi ama efennim? "kaşık" ın icadı bile insan tarihi açısından pek bi muazzam bi icadkene, kimsecikler bilmez ki ilk kaşığı icad eden o yüce ilk insanım kimdir. ve dahi bilmez ve bilmek gereksinimi duymaz. neden? çünki, "ilkel" başlığı ile süslediği ve dolayısıylan kendini yücelttiği ve o zaatları aşağıladığı, a-modern diyip kendini pekmodern ilan edebildiği insanların bi icad yapabilmiş olup da kendinin bi halta yaramadıını bilme korkusu tavan yapmaktadır da onun içün efennim, onun içün. nüfus sayısı minimumkene yapılmış olan icadlar nüfus sayısı oooo'lara ulaşmışkene pek bi dooru orantısız durumdadır. diğer bi ifadeylen, nüfus ile icadların sayısı ters orantılıdır efennim. komik amma trajikomik bi komiktir aslen bu komik. yani daha az kıvrıma sahip beyinlerin sayısı az iken daha çok kıvrıma sahip beyinlerin sayısı çoğalmış amma icadlarda sayıcana ve değercene pek gözle görülen düşüşler vukuu bulmuştur efennim.
şimdik sizden ricam, elinizi önünüze alıp bi düşünün, önünüze almaya da bilirsiniz elbet amma düşünün; ben ne işe ve ne yaparak yararım? cevabını bulup uygun olan cevap doorultusunda hemen harekata geçiniz efennim. geçiniz ki, "insan neden var" ile "neden ölüyoo ki?" sorularının aralarını pek bi anlamlı sorularla dolduralım hem de cevabı olan sorularla efennim.
bi müthiş anlamda gerekli köşemin daha sonuna gelmişkene sizleri düşünceli ve sorgusuz sualsiz öpüyor günlerinizin güzel sorularınıza bulduunuz güzel cevaplarla geçmesini diliyorum.
esen kalın, esmeyen ince... ( yine bi espirimle çatılmış kaşlarınızdan, kulaklara uzanmış ağzınıza yolculuk etmenin gururundayım:))
GÜLFİDANınız















Cuma, Kasım 10, 2006

hayır hayır...

pek değerli okur kitlem.
artık anlasak diyorum efennim. neyi mi?
madem dünyaya bir kere geliyoruz o halde bu tek gelişin tadını çıkarmak yerine, neden uğraşıyoruz birbirimizle di mi efennim?
bu kadar basit olak zorunda değilizdir pek tabi ki.
uğraşcek bunca güzellik varken di mi efennim?
sizi derhal ve şiddetlen düşünmeye davet ediyorum. davetimi kabul buyurun. pek bi muhterem cemaatim, sözlerime kulak verin. şu canım dünyanın, size ait hayatın, bizim olan yaşamın içine etmeyin. kırıp da kırmamazlıktan, bilip de bilmemezlikten, görüp de görmemezlikten gelmeyin.
ne demiş büyük sanılan ama belkim de yaşadığı zamanı düşünecek olursak büyük de olan Goethe?
hayat dans ediyor. doğa dans ediyor. ve size hiç sormadan alıyor dansına katıyor sizi. başlıyor sizinle dans etmeye. ve yine hiç sormadan dansa devam etmek ister misin, diye atıyor seni dansından. yeni partnerlere yer açıyor ve onlara da hiç sormadan, onları dansına katıyor... (bkz. Goethes Naturauffassung. boş laf etmeyiz biz efennim, tercüme edip özetledik herald.)
bunca sözden soora halaaa aynı tas aynı hamam devam ederse insanoğlu, biriktiriyorum şimdiden ağzımda tüm enzimleri gerektiğinde suratlarına tükürmek içün.
hani benimki devede kulak misali ama devenin kulağı da olmasa?... di mi ama?
efennim pek bi dertliii pek bi üzgüün, pek bi yalınım bugüüün. çünki çok mutsuuuz ve yapayalnız kaldık, ben ve başdanışmanım saygıdeğer (belki değmez) arkadaşım.
ne yaptıysa garibim yanlış anlaşıldı yanlış aktarıldı. zavallı şimdi hiç birşey yapmiicakmış. dedim ona "seçimlerin hatalı" amma ve lakin hatayı görmeden anlayamaz insan hata olduuunu di mi efennim?
neyse ki gördü, öğrendi sevip de düşünmemezlikten geldiklerini. düşünüp de göstermemezlikten geldiklerini. şimdi kızmiicam ona hiç. haklı çünki sevmemekte ya da düşünmek istememekte. çoook üzdüler onu çoook.
o yüzden bu eşi benzeri olmiyan müthiş ve mükemmel ötesi, fevkaladenin fevkindeki yazımı kendisine ithaf ediyorum affınıza şeederekten.
"canım dostum, boşveeeerrrr. ağzı olan konuşuyor sloganının dillere marş olduu bi ülkede yaşıyo ve yine de olanlara şaşırıyosun. etme eyleme. takma bileee. bak senin sana ait olan, hayat verdiğin bi canın var, onu düşün sadece. onun dışındakilerrrr ister gelsinler, ister sevsinler, ister konuşsunlar hiiiiç muhatap dahi olma. ne güzel ne büyük bi düşün var, ulaş ona. kırılmak yok bundan böyle, şaşırmak da. ne şaşırtacak olanı, ne kıracak olanı yanına yaklaştırma. işte sana çözüm, a benim iki gözüm."
efennim kıssa değil belkim amma hisse almak isteyenler var ise buyursunlar alsınlar bakem. istedikleri hisseleri alıp şöööle bi kasa önünde kuyruua girsinler. yok canım para ödemek içün diil, fişini almak içün. verdiim hizmetin vergisini çalmiim di mi efennim?
hadi hoşçakalın boşçakalmayın. hatta hoş kalın, boş kalmayın. zira boş kalanı sevmezmiş yaradan. boş kalmamak içün de gereksiz doluluklar yaratmayın. bi işe yaramaz. ama size de güven olmaz. iisi mi siz hoş da kalın boş da...
herbirinizi en boş en hoş yerlerinizden öpüyor ve tüm günlerinizin beni düşünmekle geçmesini diliyorum efennim.
sağlıcakla kalın, solucakla ince ( espiritüel kişiliğimle olaya yumuşaklık şeediim dedim ki daha fazla gerilmesin danışmanım ;))
GÜLFİDANınız...


Çarşamba, Kasım 01, 2006

yine yeni yeniden...

pek degerli, pek kıymetli, en yüce okur kitlem,
efennim, nice zemandır sizlerlen olamadıgım içün beni mazur görünüz. çünki oldukça yoğun bir araştırmacı yazar oldugumdan, pek bi fazla yoğun idim.
ama fekat lakin, daha fezla dayanamayıp sizlerimsiz kalmaya, derhal ve süratlen yeniden karşınıza teşriflerimi sundum canımlarım...
bunca zemandır bilgi yoksunluğunuza sebebiyet verdiğim içün affınıza şeederim effennim. amma geldim ve tekrardan sizleri muhasır medeniyetler seviyesine yükselticem değerli kitlem.
pek tabidir ki pek fazla mektup birikmiş oldu cevaplanması gereken. ancak ben aralarındaki ortak konuya sahipleri gruplandırıp kategorize ettim ve cevaplama zamanımdan tasarruf etmek üzere ayarladım efennim.
ilk cevabım, cok yoğun bir toplulugun puroblemi gibi görünen bi konuya ilişkin şey olcek efennim. nitekim konumuz da TÖRE CİNAYETLERİ...

efennim bi kere hangi töre di mi? kimin töresi? ve bu töreyi kim icad etmiş di mi efennim? evvela bu sorulara cevap bulmalıyız zannımca... bir kere törenin töre olabilmesi içün belli bazı kriterlere uygun olması gerekir ki, bu kriterleri şöyle sırlayabiliriz...
bir kerem kültürümüzden gelmeli
sonracığıma çok amma çok evveliyatı olmalı-ki kültürümüzden gelebilsin di mi efennim?-
yüz yıllar ve hatta hatta bin yıllardır olmalı -ki evveliyatı olsun di mi efennim?-
bakıyoruz, türk kültüründe kadının yerine...
her zaman önlerde, üstlerde olduğunu görüyoruz efennim. hatta öyle ki bazı türk beylerinde yönetimin en üst kademelerinde olabilecek kadar...
ayrıyetten dinimizden de biliyoruz ki allahın verdiği canı -cihatlar hariç- allahtan başkası alamaz...
şimdi bu iki konuyu birleştirerek duruma naçizane bi açıklık şeettirelim.
kuldur hata işler. sana ne bundan. di mi efennim? günahsa zati o kişi çekecek cezasını ebed-i mahşerde. cezai sorumlulukları varsa "adalet" diye bişey var di mi ama efennim?
örneğin mesela, genç bi kızcağız tecavüze uğramış ve hamile kalmış. be adam abisisin ya da babası, sana ne oluyor o garibimin canını alıyorsun? hangi töre evladını öldür der? zati yeterince içi yanmamış mıdır o kızımızın? neyine senin onun yaşama hakkını soluma hakkını elinden alıp, zati şanssız dünyaya gelmek zorunda kalmış minicik babasız bi bebeyi bi de anasız bırakıyorsun? bunun sevabından çok günahı olduğunu anlamayacak kadar salak olmak zorunda mısın?
bu mudur insanlık? bu mudur hak? bu mudur doğru be cellat? bu mudur tören senin? düşene kocaman bi tekme atmak, hatta tekmeden bile vahşi tekmeden bile can yakan yok eden bi eyleme koyulmak?
kimse kaderini çizemez... yalan... yollarını seçer belkim amma seçtiği yolun doğru ya da yanlış olması bi kaderdir. hiçbir yol yanlış diye seçilmez. her yolun kendince doğru görünen bi tarafı vardır. yanlış mıyım efennim? sonucunu tayin etmek sana mı düşer bre deyyus? köpek? sen çok mu töreselsin yani? her şeyin doğru mu senin? yaradan bilir doğruyu, çeken bilir acıyı. sana ne oluyor maydonoz oluyorsun başka bi hayata? kendi hayatına dön bak... bitirmek neyine senin zaten bitmiş bir hayatı? destek olup, elinden tutacağına... bi dene bi yardım et. gör bak asıl töre denileni o vakit gerçekleştirmiş olacaksın. sevabının karşılığını fazla fazla alacaksın...
berdelmiş, namusmumuş... erkekler tüm organlarını özgürce kullanabilsin diye mi vardır töreler yani?
töreye kurban gidenlerin çoğunun kadın olması 15 cm.lik bir organ eksikliğinden mi ibaret he? kim seçme hakkına sahip doğarken kendini? söyleyin efennim kim? ben erkek doğup padişah olucam diyerek mi dünyaya gözlerini açar ana rahminden çıkan bir bebe? lanetler olsun size de töre diye kıçınızdan uydurduğunuz, zayıflığınızı, korkaklığınızı, içinizdeki psikopatı resmeden, ortaya sunan saçma sapan kurallara da. insan olmasa töre mi olurdu sorarım size? töreleri oluşturan biziz. kime ne? herkesin töresi kendine ait olmalı önce. doğrusuyla yanlışıyla... sevabıyla günahıyla... sen erkeksin gir canının istediğinin koynuna, gider doğanın verdiği en temel içgüdüsel ihtiyacını... diğeri kadınnnn. olamaz... tövbe... töre canım töre...
ne diiim sayın okurlarım? ne yazsam nafile. beyin verilmiş tüm canlılara. sözde "insan" kullanabildiği için bu organını "insan". ama görüyorum ki yaban domuzları bile daha doğru kullanıyor bu organını. belki de ilkelliğimize gülüyorlardır hayvanlar. aralarında konuşuyorlardır dalga geçip bizimle.
töreymiş, namusmuş... iki bacak arasında mıdır töre? iki bacak arasındaki küçücük bi organa mı sığmıştır namus?
kirlenmiş, günaha bezenmiş ruhlarınızla namuslusunuz siz öyle mi? yeter yaw tüketmeyin bari nefesinizle zaten azıcık kalmış oksijenimizi. törenizi de sokup en müsait yerinize defolup gidin dunyamızdan töresel törensel bir şekilde...
affınızı şeederim sayın okurlarım. çok sinirlenip hakimiyetimi kaybettim. amma işte durum buyken bu. sizden tek ricam "beyninizi boşuna taşımayın" yazıktır, yüktür... son kullanma tarihi geçmeden bari kullanım kılavuzu doğrultusunda işlev kazandırın...
diyeceklerime burda son şeederken, hepinizi sinirden köpürmüş bir şekilde töresel kültürel öpüyor ve en töreli günlerin sizin töreli günleriniz olmasını şeediyorum effennm. esen kalınız...
GÜLFİDAN...